15 ŞUBAT - 4 HAZİRAN VE ÖZEL SAĞLIK SİSTEMİ

 Bildiğiniz gibi ülkemizdeki sağlık kuruluşları sırasıyla  Üniversite Hastaneleri, Kamu Hastaneleri ve Özel Hastanelerdir. Özel hastaneler diyorsak da  gerçek manada herhangi bir sosyal güvenlik kurumu çatısı altında olan vatandaşlarımızın bu kuruluşlardan faydalanması üç beş yılı kapsayan bir zamandır. Bu zaman içerisinde  gerçekten Türkiye 'de özel sağlık alanında kıskanılacak reformlar yapılmıştır.  Kamu da bu süreçte rekabete ayak uydurmak için gerek fiziki alanını  gerekse  tıbbi makine ve ekipmanını yenilemiştir. Sonra maalesef hükümet sağlık adına planlarının tutmadığını  görmüştür. Kamudan özele geçen doktor, özel sağlık kuruluşlarını  tercih eden hasta,  gelişen tıp teknolojisine özel sağlık kuruluşlarının kamudan daha hızlı ayak uydurması, denetimsizlik, yardımcı sağlık personeli eksikliği gibi sorunlar görülmeye başlanmıştır. 15 Şubat 2008 tarihinde   Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Sağlık Kuruluşları Yönetmeliği ile Özel Hastaneler Yönetmeliği’nde değişikliğe gidilerek, özel sağlık kuruluşlarının  Sağlık Bakanlığından izin almadan doktor alamamaları, teknoloji yatırımı yapamayacakları gibi özel sektörü hiç mutlu etmeyecek bir dizi kararlar alındı ve  Özel sağlık sektörüne  04 Haziran 2008 tarihi itibari ile de sağlıkta fark fiyatlarında devletin belirlemiş olduğu fiyatların %30' unu aşmama sınırlaması getirildi. Sektör dışından bakıldığı zaman kamu yararına doğru bir kararmış gibi düşünülse de esasen hizmeti sunan kuruluşların bu fiyatlar ile ayakta durabilmeleri oldukça güçleşti.

      Eğer elinizde sağlık karneniz varsa bir devlet hastanesine gider işlemlerinizi ücretsiz yaptırabilirsiniz. Elinizde sağlık karneniz ile özel sağlık kuruluşuna gittiğinizde ise şu an için her kuruluşun kendisinin belirlemiş olduğu bir farkı ( katılım ) ödersiniz. ( Bu durum tamamıyla  yasaldır. Özel sağlık Kuruluşlarının Sosyal Güvenlik Kuruluşu ile yapmış olduğu sözleşmede belirtilmiştir. ) Hiç düşündünüz mü neden bu farkı ödüyorum diye. Açıklayayım; bir kere kamu hastanelerinde kira ödenmez mülk devletin kendine aittir. Kamu hastaneleri personel ( doktor - hemşire vs. ) maaşını devletten alır. Sigorta, vergi, son teknolojinin takip edilmesi gibi maliyetler özel sağlık kuruluşlarının sahipleri ve yöneticilerini kara kara düşündürür. Sözünü ettiğim bu maliyetlerin finansmanı da bu katılım payları ile ödenmeye çalışılır. 

Peki özel sağlık sektörü ne sağlamıştır bu ülkeye diye soracak olursanız. Öncelikle hastalıkların teşhisinde hızlı ve doğru sonuç, hızlı tedavi süreci, işsizliğe çare bir iş kapısı, devlete  ödenen vergiler, yeni teknoloji olanakları ile buluşma, konforlu ve hijyenik bir ortamda muayene vb. Devlet kendi sağlık kuruluşlarına ödedikleri tedavi bedellerinin %30 fazlasını Özel sağlık kuruluşlarına ödeyerek yatırım, tıbbi cihaz, kira, doktor ve personel maaşları gibi sübvansiyonlarının müteşebbis tarafından karşılanmasına karar vermiştir. Bununla birlikte müteşebbis olarak kar etmeye çalışacaktır . Öyle görünüyorki sağlık sektörü çalışanları 2001 krizinde bankacılık sektöründe çalışanların  kaderini yaşayacatır. işletmenin hayatta kalmasını sağlayabilmek için sürümden kazanma mantığını güden özel hastaneler oluşmuş olacaktır. 

Bir önceki yazımdaki son sözümü tekrarlıyorum.  “ Sonumuz hayrolsun